BİR ZAMANLAR

BİR ZAMANLAR

18 Haziran 2010 Cuma

Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.
Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın. Kaynakwh: Kaynakwh:

Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...

31 Mayıs 2010 Pazartesi

BİR GÜN

Acılarında yüreğinde bulamazsan beni..
Arama beni ; zifiri karanlıklardayım..
Gelmeyeceğimi düşünme asla..
Bir gün güneşe çıktığımda..
Kahverengi gözlerini bırakacağım yüreğime..
Gülüşünle baharları sunacağım gözlerime ..
Ellerin yangın, gözlerin fırtına yeri olsa da..
Yeminliyim bir gün
Bir avuç güneşimle sana gelmeye...

Yağmur sonrası gözlerinde bulamazsan beni..
Arama gözlerimi ; kelebeğin gözyaşlarındayım..
Gelmeyeceğime düşünme asla..
Bir gün baharlara kanatlandığımda..
Gülüşlerini dizeceğim solgun gözlerime..
Ellerimle yüreğini çizeceğim gökyüzüme..
Yolların ayaz, dağların karlı olsa da..
Yeminliyim bir gün..
Bir tutam uçurum çiçeğiyle sana dönmeye...

Seher vakti gülüşlerinde bulamazsan beni..
Arama gözlerimi..
Yıldızların düştüğü kör kuyulardayım..
Gelmeyeceğimi düşünme asla..
Bir gün sevda ovasına ulaştığımda..
Baharları arayacağım saçlarında..
Soluklanacağım sevdanda..
Mevsimler Aralık, gecelerin karanlık olsa da..
Yeminliyim bir gün..

24 Mayıs 2010 Pazartesi

SESSİZLİK

Zaman geçmek bilmiyor bekliyorum sadece bekliyorum. Son duyduğum nazlı saat daha ona çeyrek varmış :)) ses bir insanı nasıl etkiler nasıl ruhunu alıp götürür. Şimdi bekleme zamanı an ve an yaşanacakları sabırla bekleme zamanı ....

20 Mayıs 2010 Perşembe

İLKLERE

Herkes "ilk" Olmak ister,"ilk Aşk","ilk Öpücük"..
Oysa "ilk" Geçicidir.
Sahip Olduğunuz Hangi "ilk..." Hala Sizin, yada Sizinle Hiç Düşündünüz mü?
Oysa Kimsenin Beğenmediği "Son" da Durum Biraz Farklıdır. Ondan Ötesi Yoktur. Heyecandan Avuçlarınızın Terleyerek Tuttuğu "ilk" Elle Değil, Güvenerek Sımsıkı Tuttuğunuz "Son" E...lle Girєrsiniz Mezara.!
Durup Tekrar Düşündüğünüzde;

"ilk" Olup Yok Olmak mı İstersiniz?
"Son" olup Sonsuz Olmak mı İstersiniz?

YAZ YAZ YAZ

Dün Midye Kabuğunda İki Kişiydi AŞK! Bugün İse Bilmem Kaç Kişi.. Dün Ömür Boyu Kader Ortaklığıydı AŞK! Bugün İse Yap, İşlet, Devret modeli.. Dün Samanyoluydu AŞK! Bugün İse Yatak Odasının Yolu.. Dün Ya Benimsin Ya Toprağındı, Tutkuydu AŞK! Bugün İse "Önce Benim Ol Sonra Kimin İstersen Onun" Diyenlerin Gecelik Arzusu.. ...Dün Ayrılırken Kalbini Avuçlayıp Sevdiğine Veren "Yürekli" İnsanların Gururuydu AŞK ! Bugün İse BLOG SAYFALARINA Yapıştıranların Gururu...

19 Mayıs 2010 Çarşamba

K O R K A K

Korkuyorum
Hayattan, insanlardan, yaşadıklarımdan ve yaşayacaklarımdan,herkez bir akıl hocası her kafadan bir ses 'korkma, korkacak ne varki ,korkarsan yaşayamazsın'
ben bunları bilmiyorum tecrübesiz daha bir çömezim:))
Hayat denen okulu çözen var mı değer verdiğin değer vermez vermediğin baş tacı yapar. Bu gahpe dünya hep mi böyle sıkıldım yalan riya inkar hep boşver diyorum. Sevdiğim demiştiki gün 24 saat evet eskiden buna çok inanıyordum ama artık gün 24 saat değil herşey gün ve gün üst üste binmeye başladı. Bir dert bin oldu taşlar birikti dağ oldu ve o dağ üstüme yıkılmak üzere yine bir yıkım yine yeniden ayağa kalkma mücadelesi taki son nefese kadar...

Yazmak istediğm çok şey var korkağım yazamıyorum................

17 Mayıs 2010 Pazartesi

HAYATA DAİR

Koskoca bir bahçede demetler içinde bir papatya,aşık olmuş, yanmış, tutuşmuş ak sakallı bahçıvana...Bir ümit bekliyormuş yüzlerce çiçeğin arasından onunla, sadece onunla saatlerce ilgilenmesini.
Buz gibi suyunu sadece ona döksün istiyormuş...Sadece ona değsin makası,sadece ona gülsün dudakları. Kıskanıyormuş bahçıvanı kırmızı güllerden,sarı lalelerden,mor menekşelerden.
Papatya, sadece bahçıvan için açıyormuş,bembeyaz yapraklarını...
Bir gün aşkı öyle büyümüş ki papatya yapraklarını taşıyamaz olmuşe eğilivermiş boynu toprağa bakıyormuş artık. Bahçıvanın sadece sesini duyuyormuşa yaklarını görüyormuş.
Bunada sükür diyormus yetiyormuş ona, bahçıvanın varlığını hissetmek.
Zaman akıp gidiyormuş
Papatya bahçıvanın yüzünü görmeyeli çok olmuş ne var sanki boynumu kaldırsa bi kerecik daha görsem yüzünü diyormuş yanıp tutuşuyormuş...
Ve işte bir gün..Bahçıvan papatyaya doğru yaklaşmış incecik bedenini ellerinin arasına almış.
Elindeki sopayı, köklerinin yanına, toprağa sokmuş bir iple papatyanın gövdesini bağlayıvermiş sopaya. Papatya o an daha çok sevmiş bahçıvanı hâlâ göremiyormuş onu ama bedeni kurtulmuş. Uzun bir müddet sonra bahçıvan uğramaz olmuş bahçeye gelen giden yokmuş...
Kahrından ölecekmiş papatya ama işte bir sabah hortumdan akan suyun sesiyle uyanmış.
Derin bir oh çekmiş çılgıncasına sevdiği bahçıvan geri gelmiş. Birden, kendisine doğru gelen iki ayak görmüş bu onun delicesine sevdiği bahçıvan değilmiş başka birisiymiş.
Adamın elinde bir de makas varmış papatyanın kafasını kaldırmış yukarıya doğru
Ne güzel açmışsın sen öyle demiş bu gencecik, yakışıklı bir delikanlıymış.
Gözleri gök mavisi, saçları güneş sarısıymış ama gövden seni taşımıyor demiş.
Elindeki makası papatyanın boynuna doğru uzatmış ve bir hamlede başını gövdesinden ayırmış.
Papatya yere düşerken hatırlamış sevdiğini, O ak saçlı, ak sakallı, yaşlımı yaşlı bahçıvanı hatırlamış bir de o gencecik, yakışıklı delikanlıyı düşünmüş ve o an anlamış, neden o yaşlı bahçıvanı sevdiğini o her şeye rağmen, papatyaya emek vermiş belki ona hiç bir zaman güzel olduğunu söylememiş ama onu asluında hep sevmiş .Papatya anlamış artık sevgi; EMEK istermiş...
Yere düştüğünde son bir kez düşünmüş sevdiğini teşekkür etmiş ona içinden..
Son yaprağı da kuruduğunda biliyormuş artık gerçek sevginin, söylemeden,
Yaşamadan ve asla kavuşmadan var olabileceğini...